11.SURE HUD
HUD SURESİ
HUD SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam ra
kitabün uhkimet ayatühu sümme füssılet mil ledün hakımin habır
2. Ella ta'büdu illellah innenı leküm minhü nezıruv ve beşır
3. Ve enistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yümettı'küm metaan hasenen ila
ecelim müsemmev ve yü'ti külle zı fadlin fadleh ve in tevellev fe innı ehafü
aleyküm azabe yevmin kebır
4. İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey'in kadır
5. E la ninehüm yesunu sudurahüm li yestahfu minh e la hıyne yestağşune
siyabehüm ya'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun innehu alımüm bi zatis sudur
6. Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve
müstevdeaha küllün fı kitabim mübın
7. Ve hüvellezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamiv ve kane arşühu
alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune
mim ba'dil mevti le yekulennellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın
8. Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma'dudetil le yekulünne ma
yahbisüh e la yevme ye'tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı
yestehziun
9. Ve lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza'naha minh innehu leyeusün
kefur
10. Ve lein ezaknahü na'mae ba'de darrae messethü le yekulenne zehebes seyyiatü
annı innehu le ferihun fe hur
11. İllellezıne saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır
12. Fe lealleke tarikum ba'da ma yuha ileyke ve daikum bihı sadruke ey yekulu
lev la ünzile aleyhi kenzün ev cae meahu melek innema ente nezır vallahü ala
külli şey'iv vekıl
13. Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverim mislihı müfterayativ ved'u
menisteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn
14. Fe illem yestecıbu leküm fa'lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve el la ilahe illa
hu fe hel entüm müslimun
15. Men kane yürıdül hayated dünya ve zıneteha nüveffi ileyhim a'malehüm fıha
ve hüm fıha la yübhasun
16. Ülaikellezıne leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma saneu fıha ve
batılüm ma kanu ya'm'lun
17. E fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ve yetluhü şahidüm minhü ve min
kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ülaike yü'minune bih ve mey yekfür bihı
minel ahzabi fen naru mev'ıdüh fe la tekü fı miryetim minhü innehül hakku mir
rabbike ve lakinne ekseran nasi la yü'minun
18. Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu'radune ala rabbihim ve
yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la'netüllahi alez zalimın
19. Ellezıne yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ve hüm bil ahırati hüm
kafirun
20. Ülaike lem yekunu mu'cizıne fil erdı ve ma kane lehüm min dunillahi min
evliya' yüdaafü lehümül azabv ma kanu yestetıy'unes sem'a ve ma kanu yübsırun
21. Ülaikellezıne hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun
22. La cerame ennehüm fil ahırati hümül ahserun
23. İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ahbetu ila rabbihim ülaike ashabül
cenneh hüm fıha halidun
24. Meselül ferıkayni kel a'ma vel esammi vel baıyri ves semiy' hel yesteviyani
mesela e fe la tezekkerun
25. Ve le kad erselna nuhan ila kamihı innı leküm nezırum mübın
26. El la ta'büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin elım
27. Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeram mislena ve
ma neraket tebeake ilellezıne hüm erazilüna bediyer ra'y ve ma nera leküm
aleyna min fadlim bel nezunüküm kazibın
28. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı rahmetem
min ındihı fe ummiyet aleyküm e nülzimükümuha ve entüm leha karihun
29. Ve ya kavmi la es'elüküm aleyhi mala in ecriye illa alellahi ve ma ene bi
taridillezıne amenu innehüm mülaku rabbihim ve laninnı eraküm kavmen techelun
30. Ve ya kavmi mey yensurunı minellahi in taredtühüm e fela tezekkerun
31. Ve la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü innı
meleküv ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm ley yü'tiyehümüllahü hayra
allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izel le minez zalimın
32. Kalu ya nuhu kad cadeltena fe ekserte cidalena fe'tina bima teıdüna in
künte mines sadikıyn
33. Kale innema ye'tıküm bihillahü in şae ve ma entüm bi mu'cizın
34. Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey
yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun
35. Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe aleyye icramı ve ene birıüm mimma
tücrimun
36. Ve uhıye ila nuhın ennehu ley yü'mine min kavmike illa men kad amene fe la
tebteis bima kanu yef'alun
37. Vasneıl fülke bi a'yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu
innehüm muğrakun
38. Ve yasneul fülke ve küllema merra aleyhi meleüm min kavmihı sehıru minh
kale in tesharu minna fe inna nesharu minküm kema tesharun
39. Fe sevfe ta'lemune mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm
mükıym
40. Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fıha min küllin
zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu
illa kalıl
41. Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym
42. Ve hiye tecrı bihim fı mevcin kel cibali ve nada nuhunibnehu ve kane fı
ma'ziliy ya büneyyerkem meana ve la teküm meal kafirın
43. Kale seavı ila cebeliy ya'sımünı minel ma' kale la asımel yevme min
emrillahi illa mer rahım ve hale beynehümel mevcü fe kane minel muğrakıyn
44. Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru
vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu'del lil kavmiz zalimın
45. Ve nada nuhur rabbehu fe kale rabbi innebnı min ehlı ve inne va'dekel hakku
ve ente ahkemül hakimın
46. Kale ya nuhu innehu leyse min ehlik innehu amelün ğayru salihın fe la
tes'elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en ketune minel cahilın
47. Kale rabbi innı euzü bike en es'eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı
ve terhamnı eküm minel hasirın
48. Kıyle ya nuhuhbıt bi selamim minna ve berakatin aleyke ve ala ümemim mimmem
meak ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azabün elım
49. Tilke min embail ğaybi nuhıyha ileyk ma künte ta'lemühü ente ve la kavmüke
min kabli haza fasbirv innel akıbete lil müttekıyn
50. Ve ila adin ehahüm huda kale ya kavmı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh
in entüm illa müfterun
51. Ya kavmi la es'elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezı fetaranı e fe la
ta'kılun
52. Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm
midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimın
53. Kalu ya hudü ma ci'tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tarikı alihetina an
kavlike ve ma nahnü leke bi mü'minın
54. İn nekulü illa'terake ba'du alilhetina bi su' kale innı üşhidüllahe veşhedu
ennı berıüm mimma tüşrikun
55. Min dunihı fekıdunı cemıan sümme la tünzırun
56. İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm
binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
57. Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü
rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey'a inne rabbı ala külli şey'in hafıyz
58. Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna
ve ncceynahüm min azabin ğalıyz
59. Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli
cebbarin anıd
60. Ve ütbiu fı hazihid dünya la'netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu
rabbehüm e la bu'del li adin kavmi hud
61. Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin
ğayruh hüve enşeeküm minel erdı vesta'meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu
ileyh inne rabbı karıbüm mücıb
62. Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na'büde ma
ya'büdü abaüna ve innena le fı şekkim mimma ted'una ileyhi mürıb
63. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı minhü
rahmetem fe mey yensurunı minellahi in asaytühu fe ma tesıdunenı ğayra tahsır
64. Ve ya kavmi hazihı nakatüllahi leküm ayeten fezeruha te'kül fı erdıllahi ve
la temessuha bi suin fe ye'huzeküm azabün karıb
65. Fe akaruha fe kale metetteu fı dariküm selasete eyyam zalike va'dün ğayru
mekzub
66. Felemma cae emruna necceyna salihav vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna
ve min hızyi yevmiiz inne rabbeke hüvel kaviyyül azız
67. Ve ehazellezıne zalemüs sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın
68. Kel el lem yağnev fıha e la inne semude keferu rabbehüm e la bu'del li semud
69. Ve le kad cet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu selama kale selamün fe ma
lebise en cae bi ıclin hanız
70. Felemma raa eydiyehüm la tesılu ileyhi nekirahüm ve evcese minhüm hıyfeh
kalu la tehaf inna ürsilna ila kavmi lut
71. Vemraetühu kaimetün fe dahıket fe beşşernaha bi ishaka ve miv verai ishaka
ya'kub
72. Kalet ya veyleta e elidü ve ene acuzüv ve haza ba'li şeyha inne haza le
şey'ün acıb
73. Kalu e ta'cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel
beyv innehu hamıdüm mecıd
74. Femma zehebe an ibrahımer rav'u ve caethül büşra yücadilüna fı kavmi lut
75. İnne ibrahıme le halımün evvahüm münıb
76. Ya ibrahımü a'rıd an haza innehu kad cae emru rabbik ve innehüm atıhüm
azabün ğayru merdud
77. Ve lemma caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer'av ve kale haza
yevmün asıyb
78. Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya'melunes seyyiat kale
ya kavmi haülai benatı hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e
leyse minküm racülür raşıd
79. Kalu le kad alimte ma lena fı benatike min hakk ve inneke le ta'lemü ma
nurıd
80. Kale lev enne lı biküm kuvveten ev avı ila ruknin şedıd
81. Kalu ya lutu inna rusülü rabbike ley yesılu ileyke fe esri bi ehlike bi
kıd'ım minel leyli ve la yeltefit minküm ehadün illemraetek innehu müsıybüha ma
esabehüm inne mev'ıdehümüs subh e leyses bi karıb
82. Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min
siccılim mendud
83. Müsevvemeten ınde rabbik ve ma hiye minez zalimıne bi beıyd
84. Ve ila medyene ehahüm şüayba kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin
ğayruhv ve la tenkusul mikyale vel mızane innı eraküm bi hayriv ve innı ehafü
aleyküm azabe yevmim mühıyt
85. Ve ya kavmi evfül mikyale vel mızane bil kıstı ve la tebhasün nase eşyaehüm
ve la ta'sev fil erdı müfsidın
86. Bekıyyetüllahi hayrul leküm in küntüm mü'minın ve ma ene aleyküm bi hafıyz
87. Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna ev en
nef'ale fı emvalina ma neşa' inneke le entel halımür raşıd
88. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve razekanı minhü
rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel
ıslaha mesteta't ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb
89. Ve ya kavmi la yecrimenneküm şikakıy ey yüsıybeküm mislü ma esabe kavme
nuhın ev kavme hudin ev kavme salıh ve ma kavmü lutım minküm bi beıyd
90. Vestağfiru rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbı rahıymüv vedud
91. Kalu ya şüaybü ma nefkahü kesıram mimma tekulü ve inna le nerake fına
daıyfa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi aziz
92. Kale ya kami erahtıy eazzü aleyküm minellha vettehaztümuhü veaeküm zıhriyya
inne rabbı bi ma ta'melune mühıyt
93. Ve ya kavmı'melu ala mekanetiküm innı amil sevfe ta'lemune mey ye'tıhi
azabüy yuhzıhi ve men hüve kazib vertekıbu innı meaküm rakıyb
94. Ve lemma cae emruna necceyna şüaybev vellezıne amenu meahu bi rahmetim
minna ve ehazetillezıne zalemus sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın
95. Keel lem yağnev fıha ela bu'del li medyene kema beıdet semud
96. Ve le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın
97. İla fir'avne ve meleihı fettebeu emra fir'avn ve ma emru fir'avne bi raşıd
98. Yakdümü kavmehu yevmel kıyameti fe evradehümün nar ve bi'sel virdül mevrud
99. Ve ütbiu fı hazihı la'netev ve yevmel kıyameh bi'ser rifdül merfud
100. Zalike min embail kur nekussuhu aleyke minha kaimüv ve hasıyd
101. Ve ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm
alihetühümülteı yed'une min dunillahi min şey'il lemma cae meru rabbik ve ma
zaduhüm ğayra tetbıb
102. Ve kezalike ahzü rabbike iza ehazel kura ve hiye zalimeh inne ahzehu
elimün şedıd
103. İnne fı zalike le ayetel li men hafe azabel ahırah zalike yevmim meşhud
104. Ve ma nüehhıruhu illa li ecelim ma'dud
105. Yevme ye'ti la tekellemü nefsün illa bi iznih fe minhüm şekıyyüv ve seıyd
106. Fe emmellezıne şeku fe fin nari lehüm fıha zefıruv ve şehiyk
107. Halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke
fe'alül lima yürıd
108. Ve emmellezıne süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel
erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz
109. Fe la tekü fı miryetim mimma ya'büdü haüla' ma ya'büdune illa kema ya'büdü
abaühüm min kabl ve inna le müveffuhüm nesıybehüm ğayra menkus
110. Ve le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat
mir rabbike le kudiye beynehüm ve innehüm le fı şekkim minhü mürıb
111. Ve inne külül lemma leyüveffiyennehüm rabbüke a'malehüm innehu bima
ya'melune habır
112. Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta'melune
besıyr
113. Ve la terkenu ilellezıne zalemu fe temessekümün naru ve maleküm min
dunillahi min evliyae sümme la tünsarun
114. Ve ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leylv innel hasenati
yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın
115. Vasbir fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın
116. Fe lev la kane minel kuruni min kabliküm ülu bekıyyetiy yenhevne anil
fesadi fil erdı illa kalılem mimmen enceyna minhüm vettebeallezıne zalemu ma
ütrifu fıhi ve kanu mücrimın
117. Ve ma kane rubbüke li yühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha muslihun
118. Ve lev şae rabbüke le cealen nase ümmetev vahıdetev ve la yezalune
muhtelifın
119. İlla mer rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike
le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeıyn
120. Ve küllen nekussu aleyke mir embair rusüli ma nüsebbitü bihı füadek e
caeke fı hazihil hakku ve emv'ızatü ve zikra lil mü'minın
121. Ve kul lillezıne la yü'minuna'melu ala mekanetiküm inna amilun
122. Ventezıru inna müntezırun
123. Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu
fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1, 2. Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm
ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah
tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan
başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:)
"Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve
müjdeleyiciyim."
3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na
tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir
şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.
4. Dönüşünüz ancak Allah'adır. O, her şeye
hakkıyla gücü yetendir.
5. İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için,
kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine
büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da
bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
6. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı
Allah'a âit olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten
sonra) emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta
(Levh-i Mahfuz'da yazılı) dır.
7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı
konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı
gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz
diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür"
derler.
8. Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye
kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka "Onu ne alıkoyuyor?" derler.
İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz
ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.
9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet)
tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör
oluverir.
10. Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra,
ona bir nimet tattırırsak mutlaka, "Kötülükler benden gitti"
diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen biridir.
11. Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle
değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
12. (Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin)
"Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!"
demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o
yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye
vekildir.
13. Yoksa "onu (Kur'an'ı) uydurdu" mu
diyorlar? De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka
gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre
getirin."
14. Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse,
bilin ki o (Kur'an) ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir
ilah yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?
15. Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini
isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada
onlar bir eksikliğe uğratılmazlar.
16. İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka
bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir.
Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.
17. Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse,
yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir
şahit (Kur'an) ve bir de ondan (Kur'an'dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak
(indirilmiş olan) Mûsâ'nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. İşte bunlar ona
(Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı
yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş)
gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
18. Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha
zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de,
"Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir.
Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler üzerinedir.
19. Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu
eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr
edenlerin ta kendileridir.
20. Onlar yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakabilecek
değillerdir. Onların Allah'tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da
yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri)
işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı.
21. İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan
kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp
kaybolup gitmiştir.
22. Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana
uğrayanlardır.
23. İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine
gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi
kalacaklardır.
24. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören
ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu?
Hâlâ düşünmez misiniz?
25. Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak
gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."
26. "Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk
etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum."
27. Kavminin inkâr eden ileri gelenleri,
"Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta
sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin
bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı
kimseler olduğunuzu sanıyoruz" dediler.
28. Nûh dedi ki: "Ey Kavmim! Söyleyin
bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi
katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu
istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?"
29. "Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi
bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. Ben o iman
edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine
kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu
görüyorum."
30. "Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam,
beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?"
31. Size ben, "Allah'ın hazineleri
yanımdadır", demiyorum; gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de
demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, "Allah onlara asla hiçbir
hayır vermez" de diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir.
Böyle bir şey söylersem o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.
32. Dediler ki: "Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve
tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi
tehdit ettiğin azabı getir."
33. Nûh dedi ki: "Onu size, dilerse ancak
Allah getirir ve siz (Allah'ı) âciz bırakamazsınız."
34. Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah
sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na
döndürüleceksiniz.
35. (Ey Muhammed!) Yoksa "Onu (Kur'an'ı)
kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam, suçum
bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım."
36. Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden daha önce
iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların
yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme."
37. "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre
gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda
boğulacaklardır."
38. (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri
gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki:
"Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de
sizinle alay edeceğiz."
39. Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime
geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.
40. Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya
başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh'a dedik ki: "Her cins canlıdan
(erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş
olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber
sadece pek az kimse iman etmişti.
41. (Nûh), "Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de
durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir." dedi.
42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları
götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle
beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma" diye seslendi.
43. O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa
sığınacağım" dedi. Nûh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, onun
azabından korunacak hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga
giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
44. "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut
suyunu" denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî'ye oturdu ve
"Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" denildi.
45. Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi: "Rabbim!
Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de
hükmedenlerin en iyi hükmedenisin."
46. Allah, "Ey Nûh! O asla senin âilenden
değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin
olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim" dedi.
47. Nûh, "Rabbim! Şüphesiz ben senden
hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve
bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum" dedi.
48. Ona denildi ki: "Ey Nûh! Sana ve seninle
birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden)
in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada)
yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak."
49. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde
sabret. Çünkü (iyi) sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.
50. Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Hûd
şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka sizin hiçbir
ilahınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz."
51. "Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir
ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı
kullanmayacak mısınız?"
52. "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma
dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve
gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin."
53. Dediler ki: "Ey Hûd! Sen bize açık bir
mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz
sana iman edecek de değiliz."
54, 55. Biz sadece şunu söyleriz: "Seni,
ilahlarımızdan biri fena çarpmış." Hûd dedi ki: "İşte ben Allah'ı
şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak
koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da
bana göz açtırmayın."
56. "İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz
olan Allah'a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun
perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."
57. "Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben,
benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi
sizin yerinize getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her
şeyi koruyup gözetendir."
58. Helâk emrimiz gelince, Hûd'u ve beraberindeki
iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir
azaptan kurtardık.
59. İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr
ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine
uydular!
60. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde
lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz
ki Hûd'un kavmi Âd Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.
61. Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber
gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka
hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın
imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.Öyle ise ondan bağışlanma dileyin;
sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.
62. Onlar şöyle dediler: "Ey Salih! Bundan
önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın
taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi
çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz."
63. Salih dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin
bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana
tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse ona karşı geldiğim takdirde beni
Allah'dan kim koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız
olmaz."
64. "Ey kavmim! İşte size mucize olarak
Allah'ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona
kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar."
65. Derken onu kestiler. Salih dedi ki:
"Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helak olacaksınız.) İşte bu,
yalanlanamayacak bir tehdittir."
66. (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih'i ve
beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün
rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
67. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı
da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
68. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki
Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın
rahmetinden uzaklaştı.
69. Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim'e
müjde getirip "Selâm sana!" dediler. O, "Size de selâm"
dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.
70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce,
onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki:
"Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik."
71. İbrahim'in karısı ayakta idi. (Bu sözleri
duyunca) güldü. Ona da İshak'ı müjdeledik; İshak'ın arkasından da Yakûb'u.
72. Karısı, "Vay başıma gelenler! Ben bir
kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok
şaşılacak bir şey!" dedi.
73. Melekler, "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun?
Allah'ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı!
Şüphesiz O övülmeye layıktır, şanı yücedir." dediler.
74. İbrahim'in korkusu gidip, kendisine müjde
gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.
75. Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir
kimseydi.
76. Elçilerimiz, "Ey İbrahim bundan vazgeç!
Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri
döndürülemeyecek bir azap gelecektir" dediler.
77. Elçilerimiz Lût'a gelince onların yüzünden
üzüldü, göğsü daraldı ve "Bu çok zor bir gün" dedi.
78. Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak
üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin
işleri yapıyorlardı. Lût dedi ki: "Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la
nikahlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve
konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok
mu?"
79. Onlar, "İyi biliyorsun ki kızlarında
bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler.
80. (Lût da:) "Keşke size karşı (koyacak) bir
gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim" dedi.
81. Konukları şöyle dedi: "Ey Lût! Biz
Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte
aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.)
Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir.
Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!"
82, 83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını
üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan
taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.
84. Medyen halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı
peygamber gönderdik. O şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin
ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi
bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından
korkuyorum."
85. "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle
tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin.
Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."
86. "Eğer inanan kimselerseniz Allah'ın
bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir
bekçi değilim."
87. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Babalarımızın
taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana
namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir
adamsın."
88. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Söyleyin
bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana
güzel bir rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum.
Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'ın
yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum."
89. "Ey Kavmim! Bana karşı olan
düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına
gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve
unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir."
90. "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra
ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir."
91. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Dediklerinin
çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen
olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin."
92. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Benim
kabilem sizce Allah'tan daha itibarlı mı ki, O'na sırt çevirdiniz. Şüphesiz
Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır."
93. "Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın.
Şüphesiz ben de (elimden geleni) yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini
ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de
sizinle beraber gözlüyorum."
94. (Azap) emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla
birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o
korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki
Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı.
96, 97. Andolsun, biz Mûsâ'yı âyetlerimizle ve
apaçık bir mucize ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber
gönderdik de ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri
doğru değildi.
98. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne
geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!
99. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde
lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!
100. (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin
haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da
var, yıkılıp gidenler de.
101. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar
kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah'ı bırakıp da
taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece
ziyanlarını artırdı.
102. Zulme sapmış memleketlerin halkını
yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz onun yakalaması can
yakıcı ve şiddetlidir.
103. Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için
bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir
gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür.
104. Biz onu ancak belirli bir zamana kadar
erteliyoruz.
105. O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan
hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu
(cennetlik) olanlar da.
106. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler.
Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.
107. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi
olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini
yapandır.
108. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler
durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi
başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.
109. (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin
batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının
taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz
olarak tastamam vereceğiz.
110. Andolsun, biz Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı)
vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir
sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da (müşrikler
de) o Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.
111. Şüphesiz Rabbin onların her birine,
yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların
yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
112. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini
aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür.
113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş
dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.
114. (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve
gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir.
Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.9
115. Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin
mükafatını zayi etmez.
116. Sizden önceki nesillerden aklı başında
kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak
içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler
ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular.
117. Rabbin, halkları salih ve ıslah edici
kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez.
118, 119. Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca
bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar
ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin,
"Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla)
dolduracağım" sözü kesinleşti.
120. (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden,
kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz.
Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
121. İman etmeyenlere de ki: "Elinizden
geleni yapın, biz de yapacağız."
122. "Bekleyin, biz de bekleyeceğiz."
123. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a
mahsustur. Bütün işler ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona tevekkül
et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değİldir