GÜNCEL

PEYGAMBERİMİZİN VEFATI

 



 




Hz. Cebrail'in Peygamber Efendimizi Ziyareti; Vefatlarından Bir Gün Önceki Durumu

   

Rebiülevvel ayının onu, cumartesi günü idi. Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hâl ve hatırını sordu:

"Ey Ahmed, Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği hâlde sana; 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor." dedi.

Efendimiz şu cevabı verdi:

"Ey Cebrâil! Kendimi baygın ve sıkıntılı bir hâlde görüyorum!"

 


Hz. Cebrail’in İkinci Gelişi




Rebiülevvel ayının on biri, pazar günü. Hz. Cebrail yine hatırlarını sormak üzere geldi. Bu esnada Yemen'de peygamberlik dava eden yalancı Esved-i Ansî'nin idam edildiğini haber verdi. Efendimiz de bu haberi ashab-ı kirama bildirdi.

Hz. Muhammed (a.s.m.) yatağında, şiddetli ateşler içinde idi. Başucunda Hz. Aişe Validemiz oturuyordu.

Bu sırada, Hz. Üsâme ordugâhtan gelip huzur-ı saadetlerine girdi. Efendimiz dalgın yatıyordu. Yerinden kımıldayacak hâli yoktu. Hz. Üsâme, mübârek ellerini ve başlarını öptü. İçi hüzün ve keder doluydu.

Efendimiz ona bir şey söylemedi. Sadece ellerini göğe kaldırdı ve onun üzerine sürdü. Ona dua ettiği anlaşıldı. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin duâsını alan Hz. Üsâme doğruca ordunun başına döndü.


 

Peygamberimizin Son Günü ve Vefatı

   

Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir pazartesi gününde mübarek gözlerini dünyaya açmıştı.

Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi. Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescit-i Şerife teşrif etti.

O sırada ashab-ı kiram saf bağlayıp Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Kâinatın Efendisi bu nurânî manzarayı görmekle son derece sevindi, hatta tebessüm buyurdu.

Kendileri de Hz. Ebu Bekir'e uyarak namazını eda etti Efendimizi, aralarında mütebessim bir sîma ile gören sahabeler "bütün bütün sıhhat buldu" düşüncesiyle son derece sevindiler.

 


Peygamber Efendimiz Hücre-i Saadetlerinde


Son günün sabah namazını Hz. Ebu Bekir'e uyup ashabının arasında kılarak onları sevince garkeden Efendimiz, namazın edasından sonra yine Hücre-i Saadetine döndü. Yataklarına yattılar.

Bu arada kumandan Hz. Üsâme son defa kendisiyle vedalaşmak üzere geldi. Resûl-i Ekrem, 

"Allah'ın bereketi ile artık hareket et!" Buyurdu. Emri alan kumandan. Hz. Üsâme bin Zeyd doğruca ordugâha gidip mücahitlere hareket emrini verdi.

 


Hz. Ebu Bekir'in İzin İsteyip, Sünh'taki Evine Gidişi


Pazartesi günü, Hz. Ebû Bekir de Fahr-i Kâinat Efendimizin durumunun bir ara iyileştiğini fark etmişti. Bunun için huzura girip, 

"Yâ Resûlallah! Allah'a hamdolsun! Onun lütuf ve keremiyle sağ salim sabaha çıktınız! Müsaade buyurursanız, Sünh'taki evime gideyim." dedi.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Olur!.." buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, Sünh'taki evine gitti.

 


Müslümanlara ve Ev Halkına Son Seslenişi


Son gün, pazartesi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'in mübarek dillerinden şu cümleler dökülüyordu:

"Ey insanlar! Karanlık gece kıtaları gibi fitneler geliyor! Ey insanlar! Siz bana karşı hiçbir şeyle delil bulamazsınız! Zira ben, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an'ın helâl kıldığını helâl, haram kıldığını da haram kıldım!"

"Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye! Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben, sizi Allah'ın gazabından kurtaramam!"

 


Peygamberimiz (s.a.v.)'in Hz. Fâtıma'ya Söyledikleri


Hz. Fâtıma, Resûl-i Ekremin hayatta kalmış olan biricik kızı idi. Kâinatın Efendisinin evlat sevgisini kendisiyle tatmin ettiği tek evlâdı.

Resûl-i Ekrem hastalığının son gününde bir ara biricik kızı, Hz. Fâtıma'yı yanına çağırdı. Hz. Fâtıma gelince, onu sol tarafına oturttu. Ona gizlice bir şey söyledi.

Hz. Fâtıma'yı birden bir hüzün ve keder havası kapladı. Arkasından gözyaşları boşanmaya başladı.

Peygamber Efendimiz, sonra bu güzide kızına gizlice bir şey daha söyledi. Bu sefer, biraz evvel gözyaşı döken Hz. Fâtıma birden gülümseyip sevinmeye başladı.

O sırada orada bulunan Hz. Âişe, daha sonra bunun sebebini sorunca Hz. Fâtıma şu cevabı verir:

"Önce bana, pek yakında dünyadan ve benden ayrılacağını söyledi. Bunun için ağladım.

Sonra da 'Ailem içinde en evvel bana sen kavuşacaksın.' deyince de sevindim."

 

Ve Artık Son Anlar

 

Rebiülevvel ayının on ikisi, pazartesi günü.

Güneş, batıya doğru kayıyordu.

Peygamber Efendimizin mübarek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu.

Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım! Beni, Refik-i A'lâ'ya* ulaştır." duasını tekrarlıyordu.

Hz. Fâtıma'nın yüreğini âdeta dağlıyordu. Bir ara Efendimizi bağrına bastı: "Vay! Babamın çektiği ıztıraba.diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Bugünden sonra baban hiçbir zaman ızdırap çekmeyecektir." buyurdu ve ilâve etti:

"Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Raciûn' de."

 

 

Hz. Cebrail ile Hz. Azrail'in Birlikte Gelişleri

 

Efendimiz, bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu. Bu esnada, Hz. Cebrail Hz. Azrail ile birlikte geldi. Efendimizin hâl ve hatırını sordu. Sonra,

"Ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin ister." dedi. 

Efendimiz müsaade edince, Hz. Azrail içeri girdi. Efendimizin önünde oturdu, 

"Yâ Resûlallah! Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım, istersen sana bırakacağım." dedi.

Efendimiz Hz. Cebrail’e baktı. O da, 

"Yâ Resûlallah, Mele-i A'lâ seni beklemektedir." dedi.

Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz, 

"Yâ Azrail! Gel, memuriyetini yerine getir." buyurdu.

 


Peygamberimiz (s.a.v.)'in Rabbine Kavuşması




Mübarek başları Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Yanında su kabı vardı. İki elini suya batırıp ıslak ellerini mübarek yüzlerine sürdü.

Mübârek dudaklarından "Lâ ilâhe İllallah" cümlesi döküldü. Sonra ellerini yüzünden kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. "Allah'ım! Refik-i Alâ" cümlesini tekrarlaya tekrarlaya altmış üç yaşında iken mübarek ruhu Refik-i Alâ'ya yükseldi.