PEYGAMBERİN HASTALANMASI
Peygamberlik İddiasında Bulunan Yalancıların Ortaya Çıkması
Abhele bin Ka'b ‘ın Nübüvvet İddiasında Bulunması
Peygamber Efendimizin Veda Haccından sonra, etraftan gelen Müslümanlar memleketlerine dönmüşlerdi. Aldıkları talimatları memleketlerine görürmüşler, halka onları anlatmışlardı.
Bu esnâda Araplardan bazı kimseler peygamberlik davasına kalkıştı. Bunların ilki, Benî Ans Kabilesinden Esvedi Ansî diye tanınan Abhele bin Ka'b idi. Kâhin ve hokkabaz bir adamdı.
Yemen'de ortaya çıkan bu adam, peygamber olduğunu ve meleklerin kendisine vahiy getirdiğini iddia etmeye başladı. Bir takım yalan, dolan ve hilelerle Yemen ahalisinden birçok kimseyi aldattı. Necran halkı da ona tâbi oldu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz durumu haber aldı. Yemen'deki Müslümanlara; "Her nasıl olursa olsun Abhele'nin hakkından geliniz." diye haber gönderdi.
Yemen'deki Müslümanlar bu emir üzerine derhal harekete geçtiler. Sonunda onu evinde öldürdüler. Esved'in öldürüldüğü haberi Medine'ye Peygamber Efendimizin vefatından bir gün önce pazar günü ulaştı. Yalancı Esved'in öldürülmesinden sonra Müslüman vali ve memurlar tekrar Yemen'e döndüler.
Müseylime-i Kezzabın peygamberlik İddiasıyla Ortaya Çıkışı
Yine Hicretin onuncu senesinde Müseylime-i Kezzab Yemâme'de peygamberlik davasına kalkıştı. Kısa zamanda, hokkabazlık ve sihirbazlığıyla Benî Hanif ve Yemâme halkından birçok kimseyi kandırıp etrafına topladı.
Peygamber Efendimiz, Necid diyarında bulunan Müslümanlara da haber göndererek, Müseylime-i Kezzab'ın hakkından gelmelerini emir buyurdu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin ebediyyet âlemine irtihalinden sonra, Hz. Ebu Bekir, Halid bin Velid komutasında Müseylime'nin üzerine bir ordu gönderdi. Vahşi bin Harb, Hz. Hamza'yı şehit ettiği mızrağıyla onu öldürdü.
Peygamberimizin Bizans'a Karşı Üsâme Ordusunun Hazırlanması Emri
Hicretin 11. senesi, Sefer ayının yirmi altısı, pazartesi günü idi. Efendimizin hastalanmasından bir gün önceydi. Buna rağmen o, yine İslam’ın istikbal ve inkişâfını ilgilendiren tedbirler almak, gerekli teşebbüslerde bulunmakla meşguldü.
Pazartesi günü, ashab-ı kirama sefer için hazırlanmalarını emretti.
Ertesi gün, yani salı günü Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Üsâme bin Zeyd Hazretlerini huzuruna çağırttı. Ona şu emri verdi:
"Seni hazırlanan ordunun başına komutan tayin ediyorum. Süratle harekete geç, babanı şehit edenler üzerine yürü. Allah, sana zafer ihsan ederse, orada fazla durma, geri dön!"
Peygamberimiz (s.a.v.) in Hastalanması
Bu emri verişinden bir gün sonra aniden hastalandı. Fakat, cihat için yola çıkacak ordunun hazırlığından vazgeçmedi. Bir gün sonra, perşembe günü, hasta olduğu halde bizzat kendi eliyle sancağı Hz. Usame’ye verdi:
"Ey Üsâme! Allah yolunda, Allah'ın ismiyle muharebeye çık! Allah'ı inkâr edenlerle çarpış!" buyurdu.
Hz. Üsâme, ordusunu hazırlamakla meşguldü. Müslümanlar da harbe katılmak üzere hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı.
İslâm ordusunda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Sa'd bin Ebî Vakkas, Ebû Ubeyde bin Cerrah gibi ashab-ı kiramın ileri gelenlerinden birçok kimse vardı. Bunların üzerine henüz yirmi yaşına basmamış Hz. Üsâme kumandan tayin edilmişti.
Bu durum, hoşa gitmeyen bazı sözlerin söylenmesine sebep oldu:
Ayyaş bin Ebî Rebîa ise, "İlk Muhacirlerin başına bu genç nasıl kumandan tayin ediliyor?" diyordu.
Sanki bir anda Hz. Üsâme'nin Efendimiz tarafından tayin edildiği unutuluvermiş gibi bir sürü söz ve dedikodu çıkmıştı.
Mesele gidip Hz. Resûlullaha (a.s.m.) intikal etti.
Peygamberimiz (s.a.v.) yakalandığı hastalığın şiddetinden yatağında yatmaktaydı. Haberi alır almaz, kızgınlığının ifadesi yüzünde belli oldu. Sargılı başı ile yatağından kalktı. Ashabın yardımıyla mescide giderek minbere çıktı.
Allah'a hamd ve senâda bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Ey insanlar!.. Usame’yi kumandan tayin ettiğim için bazılarınızın ileri geri konuştuğunu duydum. Benim Üsâme'yi kumandan tayin etmeme itiraz ediyor gibisiniz! Daha önce Usame’nin babasını kumandan tayin ettiğim zaman da aynı şeyi yapmıştınız. Vallahi, nasıl babası kumandanlığa lâyık olduğunu göstermişse, Üsâme de babasından sonra kumandanlığa lâyık bir kimsedir."
"Babası nasıl en sevdiğim biri idiyse, Üsâme de en sevdiğim kimselerden biridir. O da babası da her türlü hayrı işleyebilecek yaratılışa sahip kimselerdir. Onlardan hayırlı işler bekleyiniz. Muhakkak ki Üsâme sizin hayırlı olanlarınızdandır ve bu işe ehliyetli birisidir."
Bu hitabesinden sonra minberden inip Hâne-i Saadetine girdi. İslâm ordusuna katılacak Müslümanlar birer ikişer gelip kendisiyle vedalaştılar.
Resûlullah`ın Son Ziyaretleri
Baki' Mezarlığını Ziyaret
Efendimizin, Bu Fani Dünyayı Terk Edeceği Gün, Saat Be Saat Yaklaşıyordu.
Bir Gece Yarısı, Ansızın Hâne-İ Saadetinden Çıktı.
Hz. Âişe Vâlidemiz,
"Yâ Resûlallah, Nereye Gidiyorsunuz?" Diye Sordu.
Resûl-İ Ekrem,
"Baki' Mezarlığında Medfûn Bulunan Ehlim İçin İstiğfar Etmek Üzere Emir Aldım. Oraya Gidiyorum."Diye Cevap Verdi.
Yanında Azâdlı Kölelerinden Ebû Rafi' Ve Ebû Müveyhib Vardı. Baki' Mezarlığında Kabirler Arasında Uzun Bir Müddet Durarak Duâ Ve İstiğfarda Bulundu. Sonra Ebû Müveyhib'e Dönerek Yakında Ebedî Âleme Gideceğini, Bakî-İ Hakîkînin Cemâliyle Müşerref Olacağını Şöylece İfade Buyurdu:
"Ey Ebû Müveyhib! Dünya Hazinelerinin Anahtarları İle Âhiret Nimetlerini Seçme Hususunda Serbest Bırakıldım. Ben De Ahiret Nimetlerini Tercih Ettim."
Uhud Şehitlerini Ziyaret
Uhud şehidleri için de dua ve istiğfarda bulunması, efendimize emredilmişti. Bu sebeple bir gün uhud'a gitti. Orada şehit olan en güzide sahabeleri için uzun uzun dua etti.
Oradan Döner Dönmez, Mescid-İ Saadete Vardı. Minbere Çıktı. Müslümanlara Hitaben,
"Ben, Sizin Kevser Havuzuna İlk Kavuşanınız ve Sizi İlk Karşılayanınız Olacağım."
Buyurduktan Sonra Sözlerine Şöyle Devam Etti:
"Ben, Sizin Hakkınızda Benden Sonraki Müşrikliğe Dönersiniz Diye Korkmuyorum. Fakat ben, Sizin Hakkınızda, Dünyaya Kapılır, Onun İçin Birbirinizi Kıskanır, Birbirinizi Öldürürsünüz ve Bunun Neticesi Olarak Sizden Öncekilerin Yok Olup Gittikleri Gibi, Siz De Yok Olup Gidersiniz, Diye Korkuyorum."
Hz. Meymûne'nin Evinde
Efendimiz Âdetleri Gereği Hz. Meymûne'nin Evinde Bulunuyorlardı. Hasta Olmasına Rağmen Ailelerinin Hakkına Son Derece Riayet Ediyordu. Burada Efendimizin Ateşi Birden Yükseldi. Dâvet Ettiği Bütün Hanımları Etrafında Mahzun ve Kederli Duruyorlardı.
"Yarın Hanginizin Evine Gideyim?"
Diye sordu. Bu sualini birkaç kere tekrarladı. hiçbir hanımından cevap gelmedi. Bunu Sormasındaki Maksad, Hastalık Günlerini Hz. Âişe Vâlidemizin Evinde Geçirmeyi Arzu Etmiş Olmasındandı.
. İttifakla Hz. Âişe Vâlidemizin Evinde Kalmasını Uygun Buldular.
Bunun Üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Meymûne'nin Evinden Çıkarak, Bir Eli Hz. Ali'nin, Diğer Bir Eli Hz. Abbas'ın Omuzunda, Onların Yardımı ile Hz. Âişe Vâlidemizin Evine Geldi.
Peygamberimizin Müslümanlarla Helalleşmesi
Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti. Yine bir taraftan Hz. Ali'ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti.
Minber'e çıkıp oturdu.
Hz. Bilal'e de (r.a.) şu emri verdi:
"Halka ilân et. Mescid'de toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu benim son vasiyetim olacaktır."
Efendimiz, Allah'a hamd ve senâdan sonra Ashabı Kirâma şöyle hitap etti:
"Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır. Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun. Birinizin malını almışsam, gelsin hakkını alsın."
"Sakın hak sahibi, 'Şayet kısas talebinde bulunursam, Resûlullah bana darılır.' diye düşünmesin! Bilmelisiniz ki, benden hakkını isteyene darılmak benim fıtratımda yoktur. Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir. Yahut helâl edendir. Ben Rabbimin huzuruna üzerinde kul hakkı olmadan varmak istiyorum."
Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz,
"Mescide açılan kapıları kapatınız! Sadece, Ebu Bekir'in kapısı açık kalsın." buyurdu.
Emir gereği Mescid-i Şerifin çevresindeki evlerin kapısı, Hz. Ebu Bekir'inki hariç hepsi kapatıldı.
Hz. Ebu Bekir'in Namaz Kıldırmaya Memur Edilişi ve Peygamber Efendimizin Son Namaz Kıldırışı
Efendimiz, hastalığı sebebiyle ezan okununca daima Mescit-i Şerife çıkar ve cemaata namaz kıldırırdı. Vefatına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescid-i Şerife de çıkamaz oldu. O zaman,
"Ebu Bekir'e söyleyiniz, mü'minlere namaz kıldırsın." diye emir vererek imamlığı Hz. Ebu Bekir'e bıraktı.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Son Namaz Kıldırışı
Hz. Ebu Bekir, Müslümanlara öğle namazını kıldırıyordu. Bu sırada Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bedeninde bir hafiflik hissetti. Hz. Abbas ile Hz. Ali'nin yardımıyla yavaş yavaş Mescit-i Şerife çıktı.
Hz. Ebu Bekir, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz gelmekte olduğunu anlayınca, geri çekilmek istedi. Efendimiz, yerinde durması için işaret etti. Sonra Hz. Ebu Bekir'in yanına oturtulmasını emir buyurdu.
Hz. Ebu Bekir'in sol tarafına götürüp oturttular. Hz. Ebu Bekir ayakta, oturmuş olan Efendimize tabi oldu. Efendimizin Mescit-i Şerifte Müslümanlara kıldırdığı son namaz budur.