5.Sure MAİDE
MAİDE SURESİ
MAİDE SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
سْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم"
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1.Ya eyyühellezıne amenu evfu bil ukud ühıllet leküm behımetül
en'ami illa ma yütla aleyküm ğayra mühıllis saydi ve entüm hurum innellahe
yahkümü ma yürıd
2.Ya eyyühellezıne amenu la tühıllu şeairallahi ve leş şehral
harame ve lel hedye ve lel kalaide ve la ammınel beytel harame yebteğune fadlem
mir rabbihim ve rıdvana ve iza haleltüm fastadu ve la yecrimenneküm şeneanü
kavmin en sadduküm anil mescidil harami en ta'tedu ve teavenu alel birri vet
takva ve la teavenu alel ismi vel udvani vettekullah innellahe şedıdül ıkab
3.Hurrimet aleykümül meytetü ved demü ve lahmül hınzıri ve ma
ühille li ğayrillahi bihı vel münhanikatü vel mevkuzetü vel müteraddiyetü ven
netıyhatü ve ma ekeles sebüu illa ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en
testaksimu bil ezlam zaliküm fisk elyevme yeissellezıne keferu min dıniküm fe
la tahşevhüm vahşevn elyevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı
ve radıytü lekümül islame dına fe menidturra fı mahmesatin ğayra mütecanifil li
ismin fe innellahe ğafurur rahıym
4.Yes'eluneke maza ühılle lehüm kul ühılle lekümüt tayyibatü ve
ma alemtüm minel cevarihı mükellibıne tüallimunehünne mimma allemekümüllah fe
külu mimma emsekne aleyküm vezkürüsmellahi aleyhi vettekullah innellahe serıul
hısab
5.Elyevme ühılle lekümüt tayyibat ve taamüllezıne utül kitabe
hıllül leküm ve taamüküm hıllül lehüm vel muhsanatü minel mü'minati vel
muhsanatü minellezıne utül kitabe min kabliküm iza ateytümuhünne ücurahünne
muhsınıne ğayra müsafihıyne ve la müttehızı ahdan ve mey yekfür bil ımani fe
kad habita amelühu ve hüve fil ahırati minel hasirın
6.Ya eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu
vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel
ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev
cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe
teyemmemu saıydan tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm minh ma yürıdüllahü
li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yürıdü li yütahhiraküm ve li yütimme
nı'metehu aleyküm lealleküm teşkürun
7.Vezküru nı'metellahi aleyküm ve mısakahüllezı vasekaküm bihı iz kultüm
semı'na ve eta'na vettekullah innellahe alımün bi zatis sudur
8.Ya eyyühellezıne amenu kunu kavvamıne lillahi şühedae bil kıstı ve la
yecrimenneküm şeneanü kavmin ala ella ta'dilu ı'dilu hüve akrabü lit takva
vettekullah innellahe habırum bi ma ta'melun
9.Veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve ecrun
azıym
10.Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabül cehıym
11.Ya eyyühellezıne amenüzküru nı'metellahi aleyküm iz hemme kavmün ey
yebsütu ileyküm eydiyehüm fe keffe eydiyehüm ankü vettekullah ve alellahi fel
yetevekkelil mü'minun
12.Ve le kad ehazellahü mısaka benı israıl ve beasna minhümüsney üşera
nekıyba ve kalellahü innı meaküm lein ekamtümüs salate ve ateytümüz zekate ve
amentüm bi rusülı ve azzertümuhüm ve akradtümüllahe kardan hasenel le
ükeffiranne anküm seyyiatiküm ve le üdhılenneküm cennatin tecrı min tahtihel
enhar fe men kefera ba'de zalike minkümfe kad dalle sevaes sebıl
13.Fe bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm
kasiyeh yüharrifunel kelime ammevadııhı ve nesu hazzam mimma zükkiru bih ve la
tezalü tettaliu ala hainetim minhüm illa kalılem minhüm fa'fü anhüm vasfah
innellahe yühıbbül muhsinın
14.Ve minellezıne kalu inna nesara ehazna mısakahüm fe nesu
hazzam mimma zükkiru bihı fe ağrayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil
kıyameh ve sevfe yünebbiühümüllahü bi ma kanu yasneun
15.Ya ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm kesıram
mimma küntüm tuhfune minel kitabi ve ya'fu an kesır kad caeküm minellahi nuruv
ve kitabüm mübın
16.Yehdı bilillahü menittebea rıdvanehu sübüles selami ve
yuhricühüm minez zulümati ilen nuri bi iznihı ve yehdıhim ila sıratım müstekıym
17.Le kad keferallezıne kalu innellahe hüvel mesıhunü meryem kul
fe mey yemlikü minellahi şey'en in erade ey yühlikel misıhabne meryeme ve
ümmehu ve men fil erdı cemıa ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma
beynehüma yahlüku ma yeşa' vallahü ala külli şey'in kadır
18.Ve kaleltil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh
kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerum mimmen halak yağfiru li
mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma
beynehüma ve ileyhil mesıyr
19.Ya ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm ala
fetratim miner rusüli en tekulu ma caena mim beşıriv ve la nezırin fe kad
caeküm beşıruv venezır vallahü ala külli şey'in kadır
20.Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmizküru nı'metellahi aleyküm
iz ceale fıküm embiyae ve cealleküm mülukev ve ataküm ma lem yü'ti ehadem minel
alemın
21.Ya kavmidhulül erdal mükaddesetelletı ketebellahü leküm ve la
terteddu ala edbariküm fe tenkalibu hasirın
22.Kalu ya musa inne fıha kavmen cebbarıne ve inna len nedhuleha
hatta yahrucu minha fe iy yahrucu minha fe inna dahılun
23.Kale racülani minellezıne yehafune en'amellahü aleyhimedhulu
aleyhimül bab fe iza dehaltümuhü fe inneküm ğalibune ve alellahi fe tevekkelu
in küntüm mü'minın
24.Kalu ya musa inna len nedhuleha ebedem ma damu fıha fezheb
ente ve rabbüke fe katila inna hahüna kaıdun
25.Kale rabbi innı la emlikü illa nefsı ve ehıy fefruk beynena
ve beynel kavmil fasikıyn
26.Kale fe inneha müharrametün aleyhim erbeıyne seneh yetıhune
fil erdı fe la te'se alel kavmil fasikıyn
27.Vetlü aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba kurbanen fe
tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar kale le aktülennek kale
innema yetekabbelül lahü minel müttekıyn
28.Leim besatte ileyye yedeke li taktülenı ma ene bi basitıy
yediye ileyke li aktülek innı ehafüllahe rabbel alemın
29.İnnı ürıdü en tebue bi ismı ve ismike fe tekune min ashabin
nar ve zalike cezaüz zalimın
30.Fe tavveat lehu nefsühu katle ehıyhi fe katelehu fe asbeha
minel hasirın
31.Fe beasellahü ğurabey yebhasü fil erdı li yüriyehu keyfe
yüvarı sev'ete ehıyh kale ya veyleta eaceztü en ekune misle hazel ğurabi fe
üvariye sev'ete ehıy fe asbeha minen nadimın
32.Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu men katel
nefsem bi ğayri nefsin ev fesadin fil erdı fe keennema katelen nase cemıa ve
men ahyaha fe keennema ahyan nase cemıa ve le kad caethüm rusülüna bil
beyyinati sümme inne kesıram minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun
33.İnnema cezaüllezıne yüharribunellahe ve rasulehu ve yes'avne
fil erdı fesaden ey yükattelu ev yüsallebu ev tükattaa eydıhim ve ercülühüm min
hılafin ev yünfev minel ard zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati
azabün azıym
34.İllellezıne tabu min kabli en takdiru aleyhim fa'lemu
ennellahe ğafurur rahıym
35.Ya eyyühellezıne amenüttekullahe vebteğu ileyhil vesılete ve
cahidu fı sebılihı lealleküm tüflihun
36.İnnellezıne keferu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve
mislehu meahu li yeftedu bihı min azabi yevmil kıyameti ma tükubbile minhüm ve
lehüm azabün elım
37.Yürıdune ey yahrucu minen nari ve ma hüm bi haricıne minha ve
lehüm azabüm mükıym
38.Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bima keseba
nekalem minellah vallahü azızün hakım
39.Fe men tabe mim ba'di zulmihı ve asleha fe innellahe yetubü
aleyh innellahe ğafurur rahıym
40.E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel erdı yüazzibü
mey yeşaü ve yağfiru li mey yeşa' vallahü ala külli yeş'in kadır
41.Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezıne yüsariune fil küfri
minellezıne kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezıne
hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel
kelime mim ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve il lem tü'tevhü
fahzeru ve mey yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a
ülaikellezıne lem yüridillahü ey yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyüv ve
lehüm fil ahırati azabün azıym
42.Semmaune lil kesibi ekkalune lis suht fe in cauke fahküm
beynehüm ev a'rıd anhüm ve in tu'rıd anhüm fe ley yedurruke şey'a ve in hakemte
fahküm beynehüm bil kıst innellahe yühıbbül muksitıyn
43.Ve keyfe yühakkimunee ve ındehümüt tevratü fıha hukmüllahi
sümme yetevellevne mim ba'di zalik ve ma ülaike bil mü'minın
44.İnna enzelnet tevrate fıha hüdev ve nur yahkümü bihen
nebiyyunellezıne eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu
min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la
teşteru bi ayatı semenen kalıla ve mel lem yahküm bi ma enzelellahü fe ülaike
hümül kafirun
45.Ve ketebna aleyhim fıha ennen nefse bin nefsi vel ayne bil
ayni vel enfe bil enfi vel üzüne bil üzüni ves sinne bis sinni vel cüruha kısas
fe men tesaddeka bihı fe hüve keffaratül leh ve mel lem yahküm bima enzelellahü
fe ülaike hümüz zalimun
46.Ve kaffeyna ala asarihim bi ıysebni meryeme müsaddikal lima
beyne yedeyhi minet tevrati ve ateynahül incıle fıhi hüdev ve nuruv ve
müsaddikal lima beyne yedeyhi minet tevrati ve hüdev ve mev'ızatel lil
müttekıyn
47.Vel yahküm ehlül incıli bima enzelellahü fıh ve mel lem
yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümül fasikun
48.Ve enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne
yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve
la tettebı' ehvaehüm amma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'atev ve
minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmetev vahıdetev ve lakil li yeblüveküm fı
ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma
küntüm fıhi tahtelifun
49.Ve enıhküm beynehüm bi ma enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm
vahzerhüm ey yeftinuke amba'dı ma enzelellahü ileyk fe in tevellev fa'lem
ennema yürıdüllahü ey yüsıybehüm bi ba'dı zünubihim ve inne kesıram minen nasi
le fasikun
50.E fe hukmel cahiliyyeti yebğun ve men ahsenü minellahi hukmel
li kavmiy yukınun
51.Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül yehude ven nesara
evliya' ba'duhüm evliyaü ba'd ve mey yetevellehüm minküm fe innehu minhüm
innellahe la yehdil kavmez zalimın
52.Fe terallezıne fı kulubihim meraduy yüsariune fıhim yekulune
nahşa en tüsıybena dairah fe asellahü ey ye'tiye bil fethı ev emrim min ındihı
fe yusbihu ala ma eserru fı enfüsihim nadimın
53.Ve yekulüllezıne amenu ehaülaillezıne aksemu billahi cehde
eymanihim innehüm le meaküm habitat a'malühüm fe asbehu hasirın
54.Ya eyyühellezıne amenu mey yertedde minküm an dınihı fe sevfe
ye'tillahü bi kavmiy yühıbbühüm ve yühıbbunehu ezilletin alel mü'minıne e
ızzetin alel kafirıne yücahidune fı sebılillahi ve la yehafune levmete laim
zalike fadlüllahi yü7tıhi mey yeşa' vallahü vasiun alım
55.İnnema veliyyükümüllahü ve rasulühu vellezıne amenüllezıne
yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm rakiun
56.Ve mey yetevellellahe ve rasulehu vellezıne amenu fe inne
hızbellahi hümül ğalibun
57.Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül lezınettehazu dıneküm
hüzüvev ve leıbem minellezıne utül kitabe min kabliküm vel küffara evliya'
vettekullahe in küntüm mü'minın
58.Ve iza nadeytüm iles salatittehazuha hüzüvev ve leıba zalike
bi ennehüm kavmül la ya'kılun
59.Kul ya ehlel kitabi hel tenkımune minna illa en amenna
billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile min kablü ve enne ekseraküm fasikun
60.Kul hel ünebbiüküm bi şerrim min zalike mesubeten ındellah
mel leanehüllahü ve ğadıbe aleyhi ve ceale minhümül kıradete vel hanazıra ve
abedet tağut ülaike şerrum mekanev ve edallü an sevais sebıl
61.Ve iza cauküm kalu amenna ve kad dehalu bil küfri ve hüm kad
haracu bih vallahü a'lemü bi ma kanu yektümun
62.Ve tera kesıram minhüm yüsariune fil ismi vel udvani ve
eklihimüs suht le bi'se ma kanu ya'melun
63.Lev la yenhahümür rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül isme
ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu yasneun
64.Ve kaletil yehudü yedüllahi mağluleh ğullet eydıhim ve lüınu
bi ma kalu bel yedahü mebsutatani yünfiku keyfe yeşa' ve le yezıdenne kesıram
minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra ve elkayna beynehümül
adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh küllema evkadu naral lil harbi
atfeehellahü ve yes'avne fil erdı fesada vallahü la yühıbbül müfsidın
65.Ve lev enne ehlel kitabi amenu vettekav le kefferna anhüm
seyyiatihim ve le edhalnahüm cennatin neıym
66.Ve lev ennehüm ekamüt tevrate vel incıle ve ma ünzile ileyhim
mir rabbihim le ekelu min fevkıhim ve min tahti erculihim minhüm ümmetüm muktesıdeh
ve kesırum minhüm sae ma ya'melun
67.Ya eyyüher rasulü bellığ ma ünzile ileyke mir rabbik ve il
lem tef'al fe ma bellağte risaleteh vallahü ya'sımüke minen nas innellahe la
yehdil kavmel kafirun
68.Kul ya ehlel kitabi lestüm alal şey'in hatta tükıymüt tevrate
vel incıle ve ma ünzile ileyküm mir rabbiküm ve le yezıdenne kesıram minhüm ma
ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra fe la te'se alel kavmil kafirın
69.İnnellezıne amenu vellezıne hadu ves sabiune ven nesara men
amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe la havfün aleyhim ve la hüm
yahzenun
70.Le kad ehazna mısaka benı israıle ve erselna ileyhim rusüla
küllema caehüm rasulüm bi ma la tehva enfüsühüm ferıkan kezzebu ve ferıkay
yaktülun
71.Ve hasibu ella tekune fitnetün feamu ve sammu sümme tabellahü
aleyhim sümme amu ve sammu kesırum minhüm vallahü basıyrum bima ya'melun
72.Le kad keferallezıne kalu innellahe hüvel mesıhubnü meryem ve
kalel mesıhu ya benı israıla'büdüllahe rabbı ve rabbeküm innehu mey yüşrik
billahi fe kad harramellahü aleyhil cennete ve me'vahün nar ve ma liz zalimıne
min ensar
73.Le kad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min
ilahin illa ilahüv vahıd ve il lem yentehu amma yekulune le yemessennellezıne
keferu minhüm azabün elım
74.E fe la yetubune ilellahi ve yestağfiruneh vallahü ğafurur
rahıym
75.Mel mesıhubnü meryeme illa rasul kad halet min kablihir rusül
ve ümmühu sıddıkah kana ye'külanit taam ünzur keyfe nübeyyinü lehümül ayati
sümmenzur enna yü'fekun
76.Kul e ta'büdune min dunillahi ma la yemlikü leküm darrav ve
la nef'a vallahü hüves semıul alım
77.Kul ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ğayral hakkı ve la
tettebiu ehvae kavmin kad dallu min kablü ve edallu kesırav ve dallu an sevais
sebıl
78.Lüınellezıne keferu mim benı israıle ala lisani davude ve
ıysebni meryem zalike bima asav ve kanu ya'tedun
79.Kanu la yetenahevne amünkerin fealuh lebi'se ma kanu yef'alun
80.Tera kesıram minhüm yetevellevnellezıne keferu le bi'se ma
kaddemet lehüm enfüsühüm en sehıtallahü aleyhim ve fil azabi hüm halidun
81.Ve lev kanu yü'minune billahi vne nebiyyi ve ma ünzile ileyhi
mettehazuhüm evliyae ve lakinne kesıram minhüm fasikun
82.Le tecidenne eşedden nasi adavetel lillezıne amenül yehude
vellezıne eşraku ve le tecidenne akrabehüm meveddetel lillezıne amenüllezıne
kalu inna nesara zalike bi enne münhüm kıssısıne ve ruhbanev ve ennehüm la
yestekbirun
83.Ve iza semiu ma ünzile iler rasuli tera a'yünehüm tefıdu
mined dem'ı mimma arafu minel hakk yekulune rabbena amenna fektübna meaş
şahidın
84.Ve ma lena la nü'minü billahi ve ma caena minel hakkı ve
natmeu ey yüdhılena rabbüna meal kavmis salihıyn
85.Fe esabehümüllahü bima kalu cennatin tecrı min tahtihel
enharu halidıne fıha ve zalike ceazül muhsinın
86.Velelızne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabül cehıym
87.Ya eyyühellezıne amenu la tüharrimu tayyibati ma ehallellahü
leküm ve la ta'tedu innellahe le yühıbbül mu'tedın
88.Ve külu mimma razekakümüllahü halalen teyyibev
vettekullahellezı entüm bihı mü'minun
89.La yüahızükümüllahü billağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm
bima akkadtümül eyman fe keffaratühu ıt'amü aşerati mesakıne min evsetı ma
tut'ımune ehlıküm evkisvetühüm ev tahrıru rakabeh fe mel lem yecid fe sıyamü
selaseti eyyam zalike kefferatü eymaniküm iza haleftüm vahfezu eymaneküm
kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm teşkürun
90.Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü
vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun
91.İnnema yürıdüş şeytanü ey yukıa beynekümül adavete vel bağdae
fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm
müntehun
92.Ve etıy'ullahe ve etıy'ur rasule vahzeru fe in tevelleytüm
fa'lemu ennema ala rasulinel belağul mübın
93.Leyse alellezıne amenu ve amilus salihati cünahun fıma taımu
iza mettekav ve amenu ve amilus salihati sümmettekav ve amenu sümmettekav ve
ahsenu vallahü yühabbül muhsinın
94.Ya eyyühellezıne amenu le yeblüvenne kümüllühü bi şey'im
mines saydi tenalühu eydıküm ve rimahuküm li ya'lemellahü mey yehafühu bil ğayb
fe menı'teda ba'de zalike fe lehu azabün elım
95.Ya eyyühellezıne amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve
men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü
bihı zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakıne ev
adlü zalike sıyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe
yentekımüllahü minh vallahü azızün züntikam
96.Ühılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis
seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezı
ileyhi tuhşerun
97.Cealellahül ka'betel beyteh harame kıyamel lin nasi veş
şehral harame vel hedye vel kalaid zalike li ta'lemu ennellahe ya'lemü ma fis
semavati ve ma fil erdı ve ennellahe bi külli şey'in alım
98.I'lemu ennellahe şedıdül ıkabi ve ennellahe ğafurur rahıym
99.Ma aler rasuli illel belağ vallahü ya7lemü ma tübdune ve ma
tektümun
100.Kul la yestevil habisü vet tayyibü ve lev a'cebeke kesratül
habıs fettekullahe ya ülil elbabi lealleküm tüflihun
101.Ya eyyühellezıne
amenu la tes'elu an eşyae in tübde leküm tesü'küm ve in tes'elu anha hıyne
yünezzelül kur'anü tübde leküm afallahü anha
vallahü ğafurun halım
102.Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu biha kafirın
103.Ma cealellahü mim behıyrativ ve la saibetiv ve la vesıyletiv
ve la hamiv ve lainnellezıne keferu yefterune alellahil kezib ve ekseruhüm la
ya'kılun
104.Ve iza kıyle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli
kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'lemune şey'ev
ve la yehtedun
105.Ya eyyühellezıne amenu aleyküm enfüseküm la yedurruküm men
dalle izehtedeytüm ilellahi mirciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma küntüm
ta'melun
106.Ya eyyühellezıne amenu şehadetü beyniküm iza hadara ehadekümül
mevtü hıynel vesıyyetisnani zevaadlim minküm ev aharani min ğayriküm in entüm
darabtüm fil erdı fe esabetküm müsıybetül mevt tahbisunehüma mim ba'dis salati
fe yuksimani billahi inirtebtüm la neşterı bihı semenev ve lev kane za kurba ve
la nektümü şehadetellahi inna izel le minel azimın
107.Fe in usira ala ennehümestehakka ismen fe aharani yekumani
mekamehüma minellezı nestehakka aleyhimül evleyani fe yuksimani billahi le
şehadetüna ehakku min şehadetihima ve ma'tedeyna inna izel le minez zalimın
108.Zalike edna ey ye'tu biş şehadeti ala vechiha ev yehafu en
türadde eymanüm ba'de eymanihim vettekullahe vesmeu vallahü la yehdil kavmel
fasikıyn
109.Yevme yecmeullahür rusüle fe yekulü ma za ücibtüm kalu la
ilme lenav inneke ente allamül ğuyub
110.İz kalellahü ya iysebne meryemezkür nı'metı aleyke ve ala
validetik iza eyyedtüke bi ruhıl kudüsi tükellimün nase fil mehdi ve kehla ve
iz alemtükel kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl ve iz tahlüku minet tıyni
ke hey'etit tayri bi iznı fe tenfühu fıha fe tekunü tayram bi iznı ve tübriül
ekmehe vel ebrasa bi iznı ve iz huricül mevta bi iznı ve iz kefeftü benı
israıle anke iz ci'tehüm bil beyyinati fe kalellezıne keferu minhüm in haza
illa sıhrum mübın
111.Ve iz evhaytü ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu
amenna veşhed bi ennena müslimun
112.İz kalel havariyyune ya ıysebne meryeme hel yestetıy'u
rabbüke ey yünezzile aleyna maidetem mines sema' kalettekullahe in küntüm
mü'minın
113.Kalu nürıdü en ne'küle minha ve tatmeinne kulubüna ve
na'leme en kad sadaktena ve nekune aleyha mineş şahidın
114.Kale ıysebnü meryemellahümme rabbena enzil aleyna maidetem
mines semai tekunü lena ıydel li evvelina ve ahırina ve ayetem mink verzukna ve
ente hayrır razikıyn
115.Kalellahü innı münezzilüha aleyküm fe mey yekfür ba'dü
minküm fe innı üazzibühu azabel la üazzibühu ehadem minel alemın
116.Ve iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin
nasittehızunı ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü lı en
ekıle ma leşse lı bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fı nefsı
ve la a'lemü ma fı nefsik inneke ente allamül ğuyub
117.Me kultü lehüm illa ma emartenı bihı enı'büdüllahe rabbı ve
rabbeküm ve küntü aleyhim şehıdem ma dümtü fıhim felemma teveffeytenı künte
enter rakıybe aleyhim ve ente ala külli şey'in şehıd
118.İn tüazzibhüm fe innehüm ıbadük ve in tağfir lehüm fe inneke
entel azızül hakım
119.Kalellahü haza yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm lehüm
cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda radıyellahü anhüm ve
radu anh zalikel fevzül azıym
120.Lillahi mülküs semavati vel erdı va ma fıhinn ve hüve ala
külli şey'in kadır
MAİDE SURESİ TÜRKÇE ANLAMI
سْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم"
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
1. Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.(1) İhramlı iken
avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla(2), okunacak (bildirilecek) olanlardan
başka hayvanlar(3), size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.
(1) Akit, sözleşme demektir. Kelime burada, hem Kur'an'ın
getirdiği iman esaslarını, Allah'ın emir ve yasaklarını, uygulanması gereken
kuralları, hem de genel anlamıyla kişilerin kendi aralarında yaptıkları
sözleşmeleri, verdikleri sözleri kapsamaktadır.
(2) Hac ve umre için ihrama girmiş bulunanlar karada avlanamazlar, ihramlı bir
kimsenin avladığı hayvanın etinden yiyemezler.
(3) Meâldeki bu "hayvanlar" kelimesi, âyette geçen
"Behimetü'l-En'âm" ifadesinin karşılığı olmak üzere konulmuştur.
Bununla kastedilen deve, sığır, koyun, keçi ve bunlara dahil edilebilecek diğer
hayvanlardır.
2. Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine(4),
haram aya(5), hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de
Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın
saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i
Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi,
haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)
üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı
gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
(4) Meâlde geçen “nişaneler” kelimesi, âyetteki “şeâir”
kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. “Şeâir”, alametler, işaretler ve
semboller demektir. Burada kastedilen, dinin belirgin alametleri, işaretleri ve
sembolleridir. Özellikle de haccın eda edildiği kutsal yerler ve bazı hac
fiilleridir.
(5) Haram ay ifadesiyle Muharrem, Zilka’de, Zilhicce ve Receb aylarından her
biri kastedilmektedir.
3. Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına
boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe
sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan
tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar(6) üzerinde boğazlanan
hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız(7) size haram kılındı. İşte
bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu
yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun.
Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin
için din olarak İslâm'ı seçtim.(8)Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır,
günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
(6) Cahiliye
Arapları Kâ'be'nin etrafına tazim amacı ile diktikleri taşlar üzerinde kurban
keserlerdi. Kesilen kurbanların kanları bu taşlar üzerine serpilir, etleri
bunlar üzerine konurdu.
(7) Cahiliye devrinde, bir insan yapmak istediği bir işe karar vermek amacıyla;
bir torba içinde bulunan ve birinin üzerinde "yap!", birinin üzerinde
"yapma!" yazısı bulunan ve biri de yazısız olan üç oktan birini
çekerdi. Yazısız okun çıkması hâlinde, çekiş tekrarlanırdı.
(8) Veda Haccı sırasında Arafat'ta inen bu âyetin inişinden sonra, Hz.
Peygamber ancak 81 veya 82 gün yaşamıştır. En son inen hüküm âyeti budur.
4. (Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını
soruyorlar. De ki: "Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size
verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar)
helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken
üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
5. Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine
kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara
helâldir.(9) Mü'min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap
verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek,
zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması
gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana
uğrayanlardandır.
(9) Kitap ehlinin yiyeceklerinin müslümanlara helâl olması izni,
domuz eti, boğazlanmadan ölen veya öldürülen hayvanların etleri gibi İslâm'da
yenmesi yasaklanmış bulunan yiyecekleri kapsamaz.
6. Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi,
dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da
ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta
olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i
hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su
bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve
ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak
istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak
ister ki şükredesiniz.
7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "işittik, itaat
ettik" dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü
hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü
(kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
8. Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet
ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi
adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha
yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan
hakkıyla haberdardır.
9. Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında,
"Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır" diye vaatte
bulunmuştur.
10. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar
cehennemliklerdir.
11. Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın.
Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da, Allah (buna engel
olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah'a karşı gelmekten sakının.
Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.
12. Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı.
Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti:
"Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime
inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah'a
güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun
sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim
inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır."
13. İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları
lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak
(tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden
önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç,
onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış
etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
14. "Biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz
almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir
kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek
düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!
15. Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O,
kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu
da affediyor. İşte size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur'an)
gelmiştir.
16. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına
iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru
bir yola iletir.
17. Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir", diyenler
kesinlikle kâfir oldular.(10) De ki: "Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih'i,
onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah'a karşı
kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin
hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü
yetendir."
(10) Aynı konu için bakınız: Mâide sûresi, âyet, 72.
18. (Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgili
kullarıyız" dediler. De ki: "Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız
sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O'nun yarattıklarından bir
beşersiniz." (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin,
yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş de ancak
O'nadır.
19. Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada,
"Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı"
demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi.
(Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla
gücü yetendir.
20. Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Allah'ın,
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi
hükümdarlar kılmıştı(11) ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size
vermişti."
(11) Âyetin bu kısmı, "Sizi kendi kendinizin efendisi
kılmıştı" şeklinde de tercüme edilebilir.
21. "Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza
dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz."(12)
(12) Söz konusu toprakların İsrailoğullarına vatan olarak
kalması, onların, Allah'ın Kitabı ve Peygamberi'nin gösterdiği doğrultuda
dürüstçe yürümelerine bağlı idi. Zira Tevrat'tan sonra Zebur'da da, yeryüzünde
ancak iyi kulların mirasçı olacağı, ifade edilmiştir. Bakınız: Enbiya sûresi,
âyet, 105.
22. Dediler ki: "Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir
millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan
çıkarlarsa, biz de gireriz."
23. Korkanların içinden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki
adam şöyle demişti: "Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi
artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü'minler iseniz, yalnızca Allah'a
tevekkül edin."
24. Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya
asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada
oturacağız."
25. Mûsa, "Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz
geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır" dedi.
26. Allah, şöyle dedi: "O hâlde, orası onlara kırk yıl
haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar.
Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme."
27. (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek
olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş,
ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni
mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah, ancak kendisine karşı
gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti.
28. "Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da
ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi
olan Allah'tan korkarım."
29. "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi
günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin
cezasıdır."
30. Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine
uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
31. Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp
gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar
olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim
ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.
32. Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap'ta) şunu yazdık:
"Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk
çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.
Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları
yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve
âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde
aşırı gitmektedir.
33. Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut
asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden
sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de
onlara büyük bir azap vardır.(13)
(13) Âyet-i kerimede "Allah'a ve Resûlüne karşı savaş ve
yeryüzünde bozgunculuk" şeklinde ifade edilen suç, terör, yol kesme, kan
dökme, eşkıyalık, yağmalama, masum insanları öldürme gibi toplumun huzur ve
sükununu bozmaya yönelik eylemlerdir. Bu âyet, terör, eşkıyalık ve yağmalama
gibi toplumun huzurunu bozan gayr-i meşru eylemlerin ne derece tehlikeli
olduğuna işaret etmektedir.
34. Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar.
Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.
35. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, O'na
yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
36. Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı
daha kendilerinin (kâfirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak
için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir
azap vardır.
37. Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir.
Onlara sürekli bir azap vardır.
38. Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir
müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah,
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
39. Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu
düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.
40. Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a
aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye
hakkıyla gücü yetendir.
41. Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla
"İnandık" diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar
seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler(14), sana
gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki)
yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: "Eğer size
şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının." Allah, kimin azaba
uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey
yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.(15)
Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.
(14) Âyetin bu cümlesi "Onlar yalana kulak verirler. Sana
gelmeyen bir topluluğa kulak verirler" şeklinde de tercüme edilebilir.
(15) Çünkü kendilerinde böyle bir gayret bulunmamaktadır.
42. Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer
sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan
yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek
olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever.
43. Yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken
nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden
yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış
değillerdir.
44. Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur
vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi.
Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü
bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak
olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun
ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
45. Onda (Tevrat'ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze
göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa
tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için
keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta
kendileridir.
46. O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı, önündeki
Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan,
önündeki Tevrat'ı doğrulayan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için doğru
yola iletici ve bir öğüt olarak İncil'i verdik.
47. İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah'ın
indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.
48. (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki
kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah'ın
indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların
arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer
Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde
sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın.
Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size
bildirecektir.
49. Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların
arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı
hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki
şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak
istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.
50. Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin
olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?
51. Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar
birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da
onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.(16)
(16) Bu âyette, müslümanların, yahudileri ve hıristiyanları,
inançlarından dolayı kendilerine yakın görüp dost edinmeleri yasaklanmakta,
onların kendi inanç ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmaları istenmektedir.
Bakara sûresinin 102. âyeti de bu konuda açık bir uyarı niteliğindedir.
52. İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, "Başımıza bir
felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasında koşup
durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir
getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.
53. (O zaman) iman edenler derler ki: "Sizinle beraber
olduklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin edenler şunlar mı?" Bunların
çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.
54. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki)
Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da
Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü
ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının
kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine
verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
55. Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın
emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir.
56. Kim Allah'ı, O'nun peygamberini ve inananları dost edinirse,
bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.
57. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer
mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının.
58. Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine
koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.
59. De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene
ve daha önce indirilmiş olan (ilâhî kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da
fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz."
60. De ki: "Allah katında cezası bundan daha kötü olanları
size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı,
içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan
kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok
sapmışlardır."
61. (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle
çıktıkları hâlde, size geldiklerinde "İnandık" dediler. Allah,
onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.
62. Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede
birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
63. Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve
haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
64. Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler.
Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır,
O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden
indirilen (Kur'an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz
onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için
bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk
çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.
65. Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı,
muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.
66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından
kendilerine indirileni (Kur'an'ı) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden
ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan
bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!
67. Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.
Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete
erdirmeyecektir.
68. De ki: "Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden
size indirileni (Kur'an'ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz."
Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur'an, onlardan çoğunun taşkınlık ve
küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme.
69. Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve
Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret
gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar
mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir.)(17)
(17) Âyet hakkında açıklama için Bakara sûresi, âyet 62'nin
dipnotlarına bakınız.
70. Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler
göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin
hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir
kısmını da öldürdüler.
71. (Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve
sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti.
Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını
hakkıyla görendir.
72. Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler
kesinlikle kâfir oldu.(18) Oysa Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları!
Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim
Allah'a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun
barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."
(18) Aynı konu için bakınız: Mâide sûresi, âyet, 17.
73. Andolsun, "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler kâfir oldu.(19)
Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. Eğer dediklerinden
vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenlere elbette, elem dolu bir azap
dokunacaktır.
(19) Hıristiyanlar Allah'ı, Baba, Oğul ve Ruhu'l-Kudüs'ten
oluşan üçlü bir unsurun parçası olarak düşünmektedirler. Hıristiyanların,
Allah'ı "Üçün üçüncüsü" diye nitelemeleri, Hz.İsa ve Meryem'i de
birer ilâh olarak kabul etmeleri itibariyle de olabilir.
74. Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.
75. Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de
nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilâh
olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl
açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar.
76. (Ey Muhammed!) De ki: "Allah'ı bırakıp da, sizin için
ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah,
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
77. De ki: "Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde
aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da
şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın."
78. İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa
diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından
ötürüydü.
79. İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini
vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!
80. Onlardan birçoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün.
Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah'ın onlara
gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedî kalıcıdırlar.
81. Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene (Kur'an'a)
inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan
birçoğu fasık kimselerdir.
82. (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en
şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu
görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz
hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde
keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.
83. Peygamber'e indirileni (Kur'an'ı) dinledikleri zaman hakkı
tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. "Ey
Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed'in ümmeti)
ile(20) beraber yaz" derler.
(20) Muhammed ümmetinin "şahitler" oluşu ile ilgili
olarak bakınız: Bakara sûresi, âyet, 143; Hac sûresi, âyet, 78.
84. "Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını
umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?"
85. Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı
kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu,
iyilik yapanların mükâfatıdır.
86. İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte
onlar cehennemliklerdir.
87. Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz
nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü
Allah, haddi aşanları sevmez.
88. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve
temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten
sakının.
89. Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu
tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda
yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu
doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı)
bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit
yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini
işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.(21)
(21) Üç çeşit yemin vardır: 1- Bile bile yalan yere yapılan
yemin. Bunun keffareti yoktur. Çünkü bu büyük bir vebaldir, keffaretle
temizlenmez. Tövbe ve istiğfar gerekir. 2- Yanlışlıkla, boş bulunarak yapılan
yemin. Buna bir şey gerekmez. 3- Kişinin gelecekte bir şeyi yapacağına veya
yapmayacağına dair ettiği yemin. Bu yeminin bozulması hâlinde keffaret gerekir.
Âyet, bu keffaretin nasıl yerine getirileceğini açıklamaktadır.
90. Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili
taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki
kurtuluşa eresiniz.(22)
(22) Bu âyette, sarhoşluk veren her türlü içki, kumarın her
çeşidi kesinlikle haram kılınmaktadır. Âyet indiği zaman, bütün müslümanlar,
ellerinde bulunan şarapları Medine sokaklarına döküp kaplarını kırmışlar, içki
alışkanlıklarını; Kur'an'ın bu kesin emri karşısında tereddüt etmeden topluca
terk etmişlerdi. Meâlde geçen "içki" kelimesi, âyetteki
"hamr" kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda hamr,
aklı örten şey demektir. Bu nitelikteki tüm içki ve uyuşturucular hamr
kapsamına girer. Haram kılınan gıdalar ile fal okları için ayrıca bakınız:
Mâide sûresi, âyet, 3.
91. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
92. Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a
karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen
sadece apaçık tebliğdir.
93. İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten
sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı
gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten
sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından
dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever.
94. Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve
mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde
kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra
haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap vardır.
95. Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı
öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza
vardır. (Bu ceza), Kâ'be'ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup,
içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya
yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu)
yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir.
Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç
sahibidir, intikam sahibidir.
96. Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere
deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise
ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a
karşı gelmekten sakının.
97. Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı(23), hac
kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları)
için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne
varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte
olduğunu bilmeniz içindir.(24)
(23) "Haram ay" ifadesi ile ilgili olarak bu sûrenin
ikinci âyetinin dipnotuna bakınız.
(24) Bu âyette Kâ'be, haram ay ve kurbanlar, insanlar için maddî ve manevî
kalkınmanın sebepleri arasında gösterilmiştir. Kâ'be, dünya müslümanları için
inançtaki tevhid ile sosyal tevhidin birlikte yaşandığı mübarek bir mekândır.
Hac ayları da, bütün müslümanların iman kardeşliğini, dostluk ilişkilerini
güçlendiren bir mevsimdir. Ayrıca kesilen kurbanlar ihtiyaçlı kitlelere destek
sağlar. Ticaret yoluyla ekonomik güç kazanılır. Herkes için eşdeğerde bir
kıyafet, bütün insanların eşit olduğunu simgeler. İhram yasakları sosyal
hayatta kötülüklerden sakınma alışkanlığı kazandırır.
98. Bilin ki, Allah'ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir.
99. Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin
açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.
100. (Ey Muhammed!) De ki: "Pis ile temiz bir olmaz. Pisin
çokluğu hoşuna gitse bile." Ey akıl sahipleri! Allah'a karşı gelmekten
sakının ki kurtuluşa eresiniz.
101. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek
olan şeylere dair soru sormayın.(25) Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru
sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok
bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
(25) Bazı kimseler Hz. Peygamber'e, "Hac her yıl mı farz,
yoksa ömürde bir defa mı?", "Benim babam kimdir?" "Babam
cennette mi, cehennemde mi?" gibi sorular yöneltmişti. Bunun üzerine âyette,
kişinin üzerine lazım olmayan, nezaket kaidelerine uymayan cevap verilirse,
soru sahibinin üzülmesine yol açan sorulardan kaçınılması tavsiye edilmiştir.
102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kâfir oldu.
103. Allah, ne "Bahîre", ne "Sâibe", ne
"Vasîle", ne de "Hâm" diye bir şey meşru kılmamıştır.
Fakat, inkâr edenler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da
ermez.(26)
(26) "Bahîre", "Sâibe", "Vasîle ve
"Hâm", putperest Arapların ilâhlarına kurban ettikleri veya onlar
adına serbest bıraktıkları hayvanlara verilen isimlerdir. "Bahîre"
beşincisi erkek olmak üzere beş batın doğuran ve sağılmayıp, binilmeyip, kulağı
yarılarak salıverilen deve; "Sâibe" bir kimsenin yakalandığı
hastalıktan kurtulduğu takdirde "Bahire" yapmayı adadığı deve
demektir. Araplar, koyun dişi doğurursa yavruyu kendilerine saklar, erkek
doğurursa bunu putlara kurban ederlerdi. Kuzuların, dişili erkekli ikiz
olmaları hâlinde dişinin hürmetine, erkeği de kurban etmeyip "Vasîle"
adıyla salıverirlerdi. "Hâm" ise on nesil deveyi dölleyen ve sırtına
yük vurulmayıp salıverilen erkek deve demektir.
104. Onlara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e gelin"
denildiğinde onlar, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter"
derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da
mı?
105. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda
olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır.
O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.
106. Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet
sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir.
Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka
iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz
da Allah adına, "Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa
değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde,
şüphesiz günahkârlardan oluruz" diye yemin ederler.
107. (Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan
söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği
kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve "Allah'a yemin
ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz
hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde, biz elbette zalimlerden
oluruz" diye yemin ederler.
108. Bu (usul), şahitliği lâyıkıyla yerine getirmeleri ve
yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini
sağlamak için en uygun çaredir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve dinleyin.
Allah, fasık toplumu doğruya iletmez.
109. Allah'ın, peygamberleri toplayıp(27) "siz(den sonra
davetiniz)e ne derece uyuldu?" diyeceği, onların da, "Bizim hiçbir
bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyecekleri günü
hatırlayın.
(27) Allah Teâlâ, her peygamberi kendi ümmeti hakkında
konuşturacak, şahid olarak dinleyecektir. Ümmetlerin peygamberlere karşı
takındıkları tavrı gözlerinin önüne serecektir. Peygamberlerine bağlı kalanlar
sevinecek, onları aşağılayan veya ilâhlaştıranlardan hesap sorulacaktır. Bu
âyetlerde, peygamberler arasında ifrat ve tefrite en çok hedef olan Hz. İsa,
bir örnek olarak ele alınıyor.
110. O gün Allah, şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Senin
üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu'l-Kudüs
(Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara
konuşuyordun.(28) Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i de
öğretmiştim.(29) Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da
içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu.(30) Yine benim iznimle
doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de
(hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin
zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, "Bu,
ancak açık bir büyüdür" demişlerdi.
(28) Hz. İsa'nın beşikte iken konuşması ile ilgili olarak ayrıca
bakınız: Âl-i İmrân sûresi, âyet, 46; Meryem sûresi, âyet, 29-33.
(29) "Kitap" yazı veya bütün ilâhî kitaplar, "hikmet"
kitaplardaki ilim, din ve dünya için ihtiyaç duyulan şey demektir.
(30) Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Âl-i İmrân sûresi, âyet, 48,49.
111. Hani bir de, "Bana ve Peygamberime iman edin"
diye havarilere(31) ilham etmiştim. Onlar da "İman ettik. Bizim müslüman
olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.
(31) Havariler, Hz. Peygamber'in sahabileri gibi; Hz. İsa'yı
görmüş, ona iman etmiş ve sadakatle yardımda bulunmuş kimselerdir.
112. Hani havariler de, "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize
gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. İsa da, "Eğer mü'minler
iseniz, Allah'a karşı gelmekten sakının" demişti.
113. Onlar, "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz
yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş
şahitlerden olalım" demişlerdi.
114. Meryem oğlu İsa, "Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten
bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve
sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın" dedi.
115. Allah da, "Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra
sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim
azabı ederim" demişti.
116. Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu
İsa! Sen mi insanlara, Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin,
dedin?" İsa da şöyle diyecek: "Seni bütün eksikliklerden uzak
tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer
ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı
bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları
hakkıyla bilensin."
117. "Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim:
Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin (dedim.) Aralarında
bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim. Ama beni içlerinden aldığında,
artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin."
118. "Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin
kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç
sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.
119. Allah, şöyle diyecek: "Bugün, doğrulara,
doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür." Onlara içinden ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da
Allah'tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.
120. Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı
yalnızca Allah'ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.