VEDA HUTBESİ
Hicretin 10. senesi, Zilhicce ayı. (Milâdî, Mart 632.)
Efendimiz, Hicretin Onuncu yılının Zilkade ayında iken hacca hazırlandı. Medine'deki Müslümanlara da haccetmek üzere hazırlanmalarını emir buyurdu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Medine'de yerine Ebû Dücâne es-Sâidî'yi vekil tayin etti. Hâne-i Saadetinde yıkandı. Güzel kokular süründü. Yeni elbiseler giydi. Öğleye doğru Hâne-i Saadetinden çıkıp Mescid-i Şerife gitti. Öğle namazını kıldırdı.
Fahr-i Âlem Efendimizin beraberinde hayattaki tek evlâdı Hz. Fâtıma da vardı. Efendimiz, devesi Kasva'nın üzerinde idi.
Mekke'ye Varış
Efendimiz, Kâbe-i Muazzamayı tavafa başladı. Tavafın ilk üç devresinde adımlarını kısaltıp, omuzlarını silkelemek suretiyle hızlı ve çalımlı bir şekilde yürüdü. Kalan dört devresini ise ağır ağır yürüyerek tavafını tamamladı.
Kâbe'nin etrafını yedi defa dolaşarak tavafı tamamladıktan sonra Makamı İbrahim’e vardı. Orada iki rekât namaz kıldı. Sonra tekrar dönüp Hacerü'l-Esvedi istilâm etti. Safâ ve Merve arasında yedi kere sa'y etti.
Mina'ya Gidiş
Efendimiz, perşembe günü Mina'ya gitti. Geceyi orada geçirdi. Cuma günü sabah namazını eda ettikten sonra Mina'dan Arafat'a doğru hareket etti.
Arafat'ta Allah'a hamd ve senâdan sonra;
"Bismillâhirrâhmânirrahîm"
"Ey insanlar!"
"Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım."
"İnsanlar!"
“Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur.”
"Ashabım!"
"Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur."
"Ashabım!"
"Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lâkin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız."
"Ashabım!"
"Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmuttalib'in torunu İyas bin Rabia'nın kan davasıdır."
"Ey insanlar!"
"Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız."
"Ey insanlar!"
"Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır."
"Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir."
"Kadınların da sizin üzerinizdeki haklan, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir."
"Ey Mü'minler!"
"Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur’an’ı Kerim ve Peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir.
"Mü'minler!"
"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helâl olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır."
"Ey insanlar!"
"Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır."
"Babasından başkasına âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisâba kalkan köle, Allah'ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğrasın. Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de adalet ve şehadetlerini kabul eder."
"Ey insanlar!"
"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi;
Kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır."
"Âzâsı kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz."
"Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz."
"Dikkat ediniz!"
“Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
- Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
- Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zina etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık yapmayacaksınız.”
“İnsanlar ‘Lâ ilâhe illallah’ deyinceye kadar onlarla cihat etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah’a aittir.”
“İnsanlar!”
“Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?”
Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye şehadet ederiz."
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şehâdet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:
"Şahid ol, yâ Rab!
Şahid ol, yâ Rab!
Şahid ol, yâ Rab!"
Öğle ve İkindi Namazlarının Beraber Kılınışı
Hz. Bilâl kaamet getirdi. Fahr-i Kâinat Efendimiz, o muhteşem cemaata imam olup önce öğle namazını kıldırdı. Sonra yine kaamet getirilerek ikindi namazını kıldırdı. Böylece Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir ezan iki kaametle iki vaktin namazını birleştirdi.
İlk İşaret
Resûl-i Ekrem Efendimiz, devesi Kasvâ'nın üzerindeydi. Bu sırada şu ayet-i kerime nâzil oldu:
"Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslami seçtim."
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu âyeti okuyunca, ashab-ı kiram son derece sevinip ferah duydular. Sadece biri ağlıyordu: Hz. Ebû Bekir.
Sahabîler buna bir mânâ veremediler. Niçin ağladığını sorduklarında, "Bu âyet, Resûlullahın (a.s.m.) vefâtının yakın olduğuna delâlet ediyor. Onun için ağlıyorum."cevabını aldılar.
Arafat'tan Müzdelife'ye
Cuma günü, güneş battıktan sonra Fahr-i Kâinat Efendimiz (a.s.m.) devesi Kasvâ'nın üzerinde ve terkisinde Üsâme bin Zeyd ile birlikte, Arafat'tan Müzdelife'ye geldi.
Bu sırada akşam namazı vakti çıkmış, yatsı namazı vakti girmişti. Resûl-i Ekrem Efendimiz bir ezan iki kaametle önce akşam, arkasından da yatsı namazını kıldırdı.
Cumartesi günü sabah namazını orada eda ettikten sonra Meş'ar-ı Harama geldi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabına "Cemre'de* atılacak ufak taşları toplayınız." diye emretti ve taşların nasıl atılacağını gösterdi. Sonra Akabe Cemresine birer birer yedi ufak taş attı.
Her taş atışında "Allahü ekber" diyerek tekbir getiriyordu. Bu arada ashab-ı kiram da aynı şekilde Cemre taşlarını atıyorlardı. Peygamberimiz (s.a.v.) Akabe Cemresinde yedi taşı attıktan sonra Mina'ya döndü.
Kurban Kesme
Efendimiz oradan kurban kesme yerine gitti. Ömr-ü saadetlerinin her bir senesi için bir kurban olmak üzere altmış üç kurbanı bizzat mübarek elleriyle kesti. Saçlarını tıraş ettirdi. Kesilen saçlarını hatıra olsun diye sahabelerine birer ikişer dağıttı. Bu da ashabından ayrılığının yaklaştığına işaretti. Ayrıca:
"Ey insanlar! Haccın usûl ve erkânını benden öğrendiniz. Bilmem, ama belki bundan sonra benimle görüşemezsiniz." Buyurarak da bu işareti kuvvetlendirdi.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in saçının ön kısmı traş edildiği sırada, Hz. Halid bin Velid,
"Yâ Resûlallah" dedi, "alnın üzerindeki saçınızdan bana verir misiniz?"
Hz. Halid, mübârek saçları alıp gözüne sürdü, sonra da külâhının önüne yerleştirdi. Resûl-i Ekrem Efendimizin o saç ve duasının bereketi hürmetine Hz. Halid girdiği her harpten muzaffer çıkmıştır. Nitekim kendisi de "Ben, onu hangi tarafa yönelttimse, orası fetholundu." demiştir.
Efendimiz, Kurban Bayramının birinci günü öğle vaktinden önce ifâza (ziyâret) tavafını yapmak üzere Kâbe-i Muazzamaya gitti. Tavafını yaptıktan sonra öğle namazını kıldı. Zemzem Kuyusundan su içti.
O gün akşama doğru Mina'ya döndü. Efendimiz, Kurban Bayramının ikinci ve üçüncü günü, güneş batıya doğru eğrildiği zaman yaya olarak Mina Mescidinden sonraki İlk Cemrenin yanına vardı. Oraya birer birer yedi tane çakıl taşı attı. Her birini atarken "Allahü ekber" diyerek tekbir getiriyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in İfâza Tavafı
Zilhicce'nin on dördü, çarşamba günü. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ve ashab-ı kiram, Vedâ Tavafından sonra, Mekke-i Mükerremeden Medine-i Münevvereye doğru yola çıktılar.
Gadir-i Hum Vadisinde konakladılar. Efendimiz orada öğle namazını kıldırdı. Namaz bitince ashabına,
"Ey insanlar! Biliniz ki, ben de bir insanım! Çok sürmez yüce Rabbimin elçisi gelecek, beni ebedî âleme çağıracak. Ben de onun dâvetine icabet edeceğim. Yakında size veda edeceğim."
"Eğer sadâkatle sarılırsanız, sizi doğru yolda muhafaza edecek iki şey bırakıyorum: Onların birincisi Allah'ın Kitabı Kur'an'dır ki, içinde hidayet ve nur vardır. Ona sımsıkı sarılınız! İkincisi de Ehli Beytim'dir.
Bu sözlerinden sonra Hz. Ali'nin elinden tuttu.
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah'ım! Ona dost olana dost, düşman olana düşman ol!" diye niyazda bulundu.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in (a.s.m.) yakında ebedî âleme göç edeceğini haber veren yukarıdaki sözleri, ashab-ı kiramı hüzne boğdu.
Medine'ye Varış
Medine görününce Peygamber Efendimiz üç defa tekbir getirdi. Sonra âdetleri olan duâyı yaptı:
"Allah'tan başka ilâh yoktur. Allah tektir, ortağı yoktur. Mülk Onundur. Bütün hamd de Ona mahsustur. O, her şeye kadîrdir."
Medine'ye girince Efendimiz doğruca Mescid-i Şerife vardı. Orada iki rekât namaz edâ ettikten sonra Hâne-i Saadetine döndü.